Kur’ân’ı rivayetler ile tefsir etmenin bir yöntem olduğu ön kabulünden hareketle rivayet tefsiri bazılarınca tefsir yöntemlerinden birisi olarak görülmekte ve bu çerçevede “rivayet tefsiri yöntemi” şeklinde bir kavramlaştırma kullanılmaktadır. “Rivayet tefsiri yöntemi” ile kavramsal olarak neyin kastedildiği açıkça ortaya konmamakta ve bu ifadenin mahiyeti, rivayet tefsirinde rivayet olarak gelen bilgilerin kullanıldığının açıklanması ile belirlenmektedir. Buna göre Kur’an’ın Kur’an’la, sünnetle, sahabe ve tabiîn kavilleri ile açıklanması rivayet tefsiri yöntemi olmaktadır. Tefsirin rivayet yöntemi yanında dirayet yöntemi olduğuna dair temellendirmede İbn Teymiyye ile Zürkânî’nin tespitleri ön plana çıkmaktadır. Onların açıklamalarında kullandığı ifadeler ile bizim Türkçede kullandığımız yöntemi kastedip kastetmedikleri açık değildir. Daha doğrusu özellikle İbn Teymiyye’nin tanımlamasından tam olarak neyi amaçladığı net değildir. Zürkânî’nin de rivayet tefsirini, bir yöntem olarak takdim edip etmediği tartışmalıdır. Rivayet tefsirinin bir yöntem olarak ortaya konmasında öncelikle yöntemle neyin kastedildiğinin yanı sıra çeşitli açılardan da karışıklıklar bulunmaktadır. Bunun sebebi usûl, kaide, menhec, itticâh, tarîk ve masdar kelimelerinin dakik bir şekilde
kullanılmamasından kaynaklanmaktadır.